Yenidoğan Çetesi davasında 11’inci gün | Sanık doktor: Ambulans şoförü Gıyasettin hasta sevki için aradı

“`html

10.35

Yenidoğan Çetesi davasının 11. günü, TRG Hospital’da görevli doktor Mehmet Gürül’ün savunmasıyla başladı.

Gürül, savunmasında Fırat Sarı’nın sahibi olduğu Medisense’den maaş aldığını belirtti. Çalıştığı hastanelerde Sarı’nın örgütün lideri olarak gösterildiğini ifade eden Gürül, “Ciro benim için öncelikli değildi, bazen Medisense’den bazen ise hastaneden maaş alıyordum.” dedi.

Gürül, ayrıca Sarı’dan, evini kentsel dönüşüm projesi kapsamında geliştirmek için 500 bin lira borç aldığını aktardı.

Örgütün yöneticileri arasında yer alan Gıyasettin Mert Özdemir’in hasta sevklerini kendileriyle yaptığına değinen Gürül, “Uygun olmadığımız durumlarda hasta kabul etmezdik.” dedi.

İddialar arasında Fırat Sarı ve hemşire Basri Gök’ün ilaç satışı yaptığına yönelik duyumlar almasına rağmen “İlacın satılmasını engellemek için Fırat Sarı ile bilgi almak istedim.” ifadesini kullandı.

Gürül, gerekirse dışarıdan hemşire çağrıldığını kabul ederek, “Tek suçum bu. Denetim esnasında dışarı çıkartılıyorduk. Ancak bu kişiler yetkin kişilerdir. Form doldurma konusunda sorunlar yaşandı.” şeklinde konuştu.

YENİDOĞAN ÇETESİ DAVASINDA 11. GÜN

Yenidoğan Çetesi davasının 11. günü heyecanla devam ediyor.

Davada, 22’si tutuklu 47 sanığın yargılandığı süreçte öncelikle tutuklu sanıklar, ardından tutuksuz sanıklar dinlendi.

Şu ana kadar savunma yapmayan üç tutuksuz sanığın, kapatılan hastanelerden birinde görev yaptığı belirtildi.

Bugün bu sanıkların mahkemede kendilerini savunmaları bekleniyor.

DAVADA EN SON NE OLDU?

Davanın 10. gününde tutuksuz sanıkların savunmaları dinlendi.

Birinci Hastanesi’nin sahibi Dr. Ali Aksu, 32 yıllık hekim olduğunu belirterek kendisi hakkında yapılan itibarsızlaştırmanın yanlış olduğunu ifade etti.

“Bu dava, Türkiye tarihinde doktorların yenidoğan bebek ölümleri ile iş birliği yaptıkları gerekçesiyle yargılanıldığı ilk davadır.” şeklinde açıklamalarda bulundu. Aksu, bebek ölümlerindeki sorumluluğu basın ve yargıya mal etti.

Hemşire Burcu Kanık ise, “Dedemin fişi” konuşmasını “talihsiz bir şaka” olarak nitelendirdi.

DOKUZUNCU GÜNDE ŞOK İTİRAFLAR

Davanın dokuzuncu günü, dinleyicileri şoke eden itiraflarla doluydu.

Savcının Bağcılar Şafak Hastanesi Müdürü Mustafa Kazan’a yönelttiği “Yoğun bakım ihtiyacı olan bir bebeğin satışı, seni rahatsız etmedi mi?” sorusuna, sanık avukatları itirazda bulundu.

Savcının “Bunlar sözleriniz, benim için dışarıda nasıl anlaşıldığı önemli değil.” ifadesi duruşmanın odak noktası oldu.

Savcılığın yoğun bakım hemşiresi Batuhan Çetin’in, Dr. Rıza Bey’in hasta için “Bu çocuk yaşamaz, mantıklı değil.” dediğini aktardığı bölüm duruşmayı etkiledi.

DAVANIN SEKİZİNCİ GÜNÜ

Davanın sekizinci gününde hemşire Ceren Hatice Kırım, tanıklık yaptı.

Kırım, sekreterin izinde olduğunu ve çok sayıda denetim gördüğünü ancak asla herhangi bir grafiğin incelendiğini gözlemlemediğini aktardı.

Savcının “Fırat Sarı’ya telefon vermen, son derece sorumsuz bir davranıştı. Neden böyle bir hata yaptın?” sorusuna, Kırım “Mecburi olarak böyle bir şey yapmak zorunda kaldım.” yanıtını verdi.

Ayrıca, maaşını hastaneden aldığını öne sürdü ve Medisense’den gönderilen ücretleri sorgulamadığını da ifade etti.

DAVANIN YEDİNCİ GÜNÜ

Duruşmada yedinci tutuksuz sanık olan tıbbi sekreter Sümeyye Özdemir, “Epikriz yazmadım.” şeklinde savunmasını yaptı. Özdemir, doktorların bilgisayar kullanmamaları nedeniyle doğru bilgileri kendisinin yazdığını ifade etti.

Özdemir, tıbbi bilgi eksikliği nedeniyle yenidoğan süreçlerine müdahil olmadığını ve görev tanımının hastaların yatışı ve taburculuğu ile ilgili olduğunu açıkladı.

Savcının, hemşire takip formundaki uyumsuzlukları belirttiği kayıtlara dair, “İletişim hatası oldu.” diye yanıt verdi.

Bir diğer hemşire Tuğba Özkaynak, entübe göstermesi gereken bir vaka ile ilgili iddiaları yalanladı.

ÖRGÜT LİDERİ FIRAT SARI HAKİM KARŞISINDA

Fırat Sarı, kendisine yöneltilen bebek ölümleri ile ilgili soruları yanıtladı. Sarı, bu yılın başından itibaren telefonlarının dinlenmekte olduğunu iddia ederek ihmal iddialarını reddetti.

“112 hastaları eşit olarak yönlendirir, rüşvet vermek gibi bir uygulama asla olmadı.” diyerek tüm süreci açıklamaya çalıştı.

Öte yandan, ambulansta görevli Gıyasettin Mert Özdemir ile yaptıkları işbirliklerine de değindi.

Sarı, “Özdemir, devlet hastanesinde çalışıyor ve bize hasta transferi konusunda yardımcı olduğunu söylemesi üzgün bir durum.” şeklinde ifade kullandı.

BEŞİNCİ GÜN AMBULANS ŞOFÖRÜ GİYASETTİN GELDİ

Ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir, savunma yaptı. Kendisini doktor olarak tanıtmakla beraber Fırat Sarı’dan hasta sevki başına para aldığını kabul etti.

Özdemir, “Bebek için gerekli hastane önerisinde bulundum ve hastayı en iyi koşullarda kabul edecek bir hastane buldum.” dedi.

Mahkeme başkanının, “Kazancınızın düşmesini istemiyorsanız, taburcu süresi düşmemeli, bu konuda ne düşünüyorsun?” gibi sorularına olumlu yanıtlar vermesi dikkat çekti.

Özdemir, hasta transferlerinde devletle herhangi bir bağlantısının olmadığını ve hususi anlaşmalarla hastaların kabul edildiğini savundu.

DAVANIN DÖRDÜNCÜ GÜNÜ

Davanın dördüncü gününde, hastane yöneticisi Serdar Yüksel, finansal zorluklar nedeniyle bebeklerin hastanelere sevk edilmesi için para aldığını itiraf etti.

Fırat Sarı’nın asistanı olan Sümeyye Nur Arslan ise, Sarı’nın evde bakım alanında hizmet sunmayı amaçladığını ve hemşirelerin ödemelerini kendisinin yaptığını belirtti.

Arslan, “Motivasyon ücreti, iş yükünü hafifletmek için arkadaşlarım tarafından yanlış anlatıldı.” açıklamasında bulundu.

ÜÇÜNCÜ GÜN PARA İTİRAFI

Savunma yapan üç hemşire, dikkat çekici açıklamalar yaptılar. Hemşire Cansu Akyıldırım, örgüt lideri Fırat Sarı ile ilişkisini ve para transferlerinin motivasyon amaçlı yapıldığını ifade etti.

Çağla Durmuş, hasta kayrımının yalnızca maddi kazanç için yapıldığını ve Fırat Sarı’nın bunu doğrudan yönlendirdiğini açıkladı.

Sanık Dr. Rıza Keykubad, Kaya bebeğin ölümüne dair suçlamaları reddederek, kendisinin söz konusu cümleleri sarf etmediğini iddia etti.

DAVANIN İKİNCİ GÜNÜ

Hemşire Hasan Basri Gök, yaptığı konuşmalar için pişmanlık duyduğunu ifade ederek, “Sözlerim çirkin bir ifade taşıyor. Acil durumlarda bebeklerin durumunu riske atmamak adına böyle bir dil geliştirdim.” dedi.

Gök, bebeklerin sağlıklı sevk edilememesinin devamsızlıktan kaynaklandığını ve bunun SGK’dan fazla para almak için yapıldığını açıkladı.

Hemşire Deniz Korkmaz, bazı repliklerin Kurtlar Vadisi dizisine ait olduğunu söyleyerek, “Hastalar satılan bir eşya gibi değerlendiriliyordu.” şeklinde düşündüklerini ifade etti.

DAVA GERGİNLİKLE BAŞLADI

Yenidoğan Çetesi davası, gerilimli bir atmosfer içerisinde başladı. İlk gün, sanıkların kimlik tespitleri gerçekleştirildi.

İddianamede adı geçen doktor Fırat Sarı, İlker Gönen ve 112 Acil Durum personeli Gıyasettin Mert Özdemir, duruşmaya katılarak kendilerini savundular.

Sağlık Bakanlığı’nın müfettiş raporuna göre, bebeklere “pasif ötenazi” uygulandığı ve tedavi edilmeden ölüme terkedildikleri bilgisi açıklandı.

Ayrıca, henüz yoğun bakımda olan bir bebeğin doktor tarafından, “Canlandırmaya gerek yok.” şeklinde bir ifade kullandığı gün yüzüne çıktı.

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir